• • Allah


Tüm esma ve sıfâtı, yani iyisiyle kötüsüyle her şeyi kendinde topladığı mertebedir. Burada Hak ta vardır, batıl da... Fakat: Hak geldi, batıl yok oldu ” <17-81> hükmü gereğince hak ortaya çıktığı anda batıl yok olur. Bunun anlamı iyi düşünceler ortaya çıktığında kötü düşüncelerin kaybolmasıdır. Bu hususa da ileride geniş bir şekilde yer verilecektir.

Allah mertebesi, O'nun: “Ene” dediği yerdir. Burada da kendinden başka bir şey yoktur. Ancak, bu mertebede kendine kendinden bir ayna yaratmış ve aynadaki görüntüsüne: “Ahmed” adını vermiştir. Yani, Ahad'ken bir mim alıp, Ahmed olmuştur. Daha sonra da kendini nur-u Muhammedî olarak kâinata yansıtmıştır. Nurun yansımasıyla Akl-ı küll olan Âdem'le, onun aynası, yahut nefs-i küll olan Havva'nın meydana çıkması sağlanmıştır.

Bu durumu başka bir ifade ile: “Masdar-ı gayrı mimî iken masdar olmuş ve buradan sudur etmiştir” diye de anlatabiliriz. Bu mertebe ilerde göreceğimiz gibi sükûn makamıdır.

Bu mertebeye: “Ahadiyet-ül Ayn”, veya “Taayyün-ü evvel” isimleri de verilir. Uructaki karşılığı ise: “Makam-ı Mahmud” tur ve Zat iken ahad olan Allah'ın, bir mertebe inmekle Ahad ve Vahid diye kendi içinde kendine yansımasıyla, kendine kendinden bir ayna yarattığı mertebedir. Burada ahad ta birdir, vahid te birdir. Ahad zatıdır, yani güneştir. Vahid ise, tek olan o güneşin hüzmelerinin tek çıkış merkezidir. Hüzmelerin her biri, o kaynaktan çıktıktan sonra ayrı bir parmak izine sahip olacaktır ki, bunu ilerde Vahidiyet bahsinde anlatacağız.

Burada mim, Allah'ın kendine kaynak yarattığı masdara işarettir. Allah o masdarı kendine kaynak yapıp, oradan sudur etmektedir. O masdardan sudur eden ise masdar-ı mimî, yani Peygamber'dir ve buna tasavvuf dilinde: “Nur-u Muhammedî ” adı verilir.

Masdar ile masdar-ı mimînin vahdeti Allah, yahut masdar-ı gayrı mimîdir (Kainat ile insanın birleşmesi Allah'tır.)

Mim harfinin ne olduğu daha ilerki bahislerde Hurufat-ı İlâhiye başlığı altında açıklanacaktır.

Allah'ın bu mertebedeki birliği, aynen bir incire benzetilebilir. İncir de birdir, ama içinde binlerce incir ağacı meydana getirebilecek çekirdek bulunan birdir. O çekirdeklerin her biri ileride birer incir ağacı meydana getirecek ve O birin kesretini oluşturacaktır. İşte Kur'an'da geçen “ İncir ” < 95-1 > budur. Bu incirin yeri ise Ulûhiyet piramidinin zirve noktasıdır.

Allah denilen varlık bir sahiptir. Sahip ise: Sohbet edilen, arkadaş, yani İnsan-ı Kâmil'dir. İnsan-ı Kâmil denen bu insan: Görünmeyen'in tam aynası olan Ahmed'tir. Ancak, burada Allah, Ahmed adını verdiği aynasından ayrı değildir. Bu durumu bir örnek vermeden anlatmak imkânsızdır. Misal olarak güneşi ele alabiliriz.

Güneş, güneş olarak tektir ve ahadtir. Bunun ışını ise vahidtir. Allah'ın Yegâne kahhar <40-16> oluşu, isterse ışınını vermeyebilir anlamındadır. Işını olmasa bile, güneş yine varlığını koruyacaktır.

 

<< Bir Önceki Bölüme Dön  | Başa Dön  | Bir Sonraki Bölüme Geç >>