• Herşeye Kâdir ve Adildir
Allah'ın kuvvet ve kudretine işaret eden âyetler arasında “De ki: Mülkün sahibi olan Allah'ım, mülkü dilediğine verir, dilediğinden alırsın ve dilediğine izzet verir, dilediğini zelil edersin, hayır senin elindedir ” <3-26>, “ Geceden gündüze eklersin ve gündüzden geceye eklersin, ölüden diri çıkartırsın ve diriden ölü çıkartırsın ve dilediğine hesapsız rızk verirsin ” <3-27> ilk akla gelenlerdendir. Hal böyle iken, biz O'nun malından hırsızlık yapıyor ve işimize gelen tarafı çalıp, gelmeyen tarafı Allah'a atıyoruz.
Allah istediğini yapar. O'na “ Neden, yaptın diye sorulmaz ” <21-23> ama O, yaptığını mutlaka adaletle yapar.
Allah bir şey yapmak istediğinde O'nun için ne zaman vardır, ne de güçlük. Yapmak istediği şeyi bir saniyenin belki milyonda biri kadar bir süre içinde (atomları birleştirmek suretiyle) yapıverir. Her mertebe O'nun olduğundan Allah için güçlük diye bir şey olamaz.
O isterse bir insanı bir anda atomlarına ayırıp bir başka yerde birleştirebilir. Buna: “İdam ve İcad” denir. Burada idam; ademde (boşlukta) toplama, icad ise; vücuda getirme demektir. O'nun “ Hayat veren ve öldüren ” <3-156> olması budur ve bu, Allah'a ait bir vasıftır. Böyle bir şeyi kulun yapması mümkün değildir.
Ancak, burada bir durum vardır. Allah, isterse bunu bir kulu vasıtasıyla yapabilir. Bu durumda, icraatı kulun yaptığı zehabı uyanabilir. Ancak, asla böyle bir kanıya varılmamalıdır.
Allah bir kuluna yardım etmek isterse bir başka kulunu, yardım etmek istediği kuluna Hızır yapabilir. Kul, Allah'ın elindedir ve sanki O'nun bir uzvudur. O, uzvunu nasıl isterse öyle kullanır. Bunu da kulunun aklına girip, aklını o tarafa yönlendirerek yapar. “ Her şey fenâ bulacaktır ” <55-26> , “ Sadece celal ve bağış sahibi Rabb'inin yüzü baki kalacaktır ” <55-27> âyetinin anlamı budur.
Allah, bir kuluna bir şey yapmak ister ve o yapacağı şey için bir başka kulunu ona Hızır yapmaya karar verirse, buna kimsenin karşı çıkabilecek gücü yoktur. Yapıp çatan Allah'tır.
Allah çağımızda kulları vasıtasıyla çok şeyler gerçekleştirmektedir. Örneğin; tüp bebek olayı...
Bunda, dışarıda oluşturulan zigot ana rahmine yerleştirilip, çocuk dünyaya getirilebilmektedir. Allah, bu ve bunun gibi pek çok işi, verdiği aklı yönlendirmek suretiyle, kulları vasıtasıyla yapmaktadır.
Eskiden Allah'ın beş şeyi kullarından sakladığı söylenir ve bunlara Mugayyebat-ı Hamse (Beşduyu ile algılanamayan beş Ledünnî sır) adı verilirdi. Bu beş sırdan biri olarak da doğacak çocuğun cinsiyeti gösterilirdi. Günümüzde Allah sırlarını açıklamaya başladığı için, doğacak çocuğun cinsiyeti önceden bilinebilmesine rağmen, bebeğin ana rahmine kız olarak mı, yoksa erkek olarak mı düşeceği hâlâ sırdır. Kimbilir önümüzdeki şu on yıl içinde buna benzer daha ne ilerlemeler olacak ve Allah, hazinesindeki sırlardan hangilerini açacaktır...
Allah'ın bir işi yaparken kulunu alet olarak kullanması, o kul için büyük bir ihsandır. Bu olaya “keramet” adı verilir. Eğer bu kul Peygamber ise, o zaman olayın adı da değişir ve “mucize” olur. Keramet ve mucize göstermek kulun yapabileceği iş değildir. Bunu böyle bilmek gerekir.
O öyle bir Allah'tır ki, isterse kendisi niyet olur ve kuluna istediğini yaptırır. Görülen rengin, içteki şaraba mı, yoksa kadehe mi ait olduğu anlaşılamaz olur. Hatta öyle olur ki, kadehteki şarap bizzat kendisi olabilir. Bunu böyle bilip zevk etmek ve nasibe razı olmak gerekir.
Allah'ın indirdiğini kimse kaldıramaz. Kaldırırsa, yine O, kendisi kaldırır. “ Allah sana bir zarar dokunduracak olursa onu O'ndan başka kaldıracak yoktur, şayet hakkında bir hayır isterse O'nun fazlını kimse reddedemez ” <10-107> âyeti bunu ifade eder. Çünkü insan, hangi mertebede olursa olsun, beşeriyet âlemindedir ve bu âlem çocukluk âlemi gibidir.
<< Bir Önceki Bölüme Dön | Başa Dön | Bir Sonraki Bölüme Geç >>