• Tüm Mertebeleri, Sıfât ve Esmayı Kendinde Toplayandır
Her şey, kul da dahil, Allah'ta mevcuttur. Ama bu mevcudiyet, çekirdekte ağacın varlığı gibidir. Ağaç ne zaman çekirdekten çıkarsa, o zaman görünmeye başlar.
Mertebeler ve esmalar da böyledir. Hem gayb âleminde vardır, hem de şühud âleminde... Herşeyin kendinde toplandığı âleme “Gayb âlemi”, görünür hale çıkmalarına da: “Şühud âlemi” denir. “ O öyle bir Allah'tır ki, kendinden başka ilâh yoktur, gaybı ve aşikârı bilir, O rahmanürrahîmdir ” <59-22> âyetindeki Hüverrahmânürrahîm'in Rahman bölümü âfaka, Rahim bölümü ise enfüse aittir. İkisinin vahdeti Allah'tır ki, O da ileride göreceğimiz gibi Bâ'nın altındaki noktadır. Şah-ı Velâyet: “ Ben, bâ'nın altındaki noktadır ” diyerek kâinatın bir noktada toplandığını anlatmaktadır.
Bu âlemde görünen Şah-ı Velâyet olduğu halde, bâtını Hazret-i Peygamber'in sırrıdır. O nedenle: “ Çocuk babanın sırrıdır ” denmiştir. Bu konuya ilerki bahislerde çok daha geniş yer verilecektir. Onun için burada sadece ima etmekle yetiniyoruz.
Allah dendiği zaman hiç bir esma anılmaz, çünkü O, “Mecma-ül esma” yani esmaların tümünün toplandığı mertebedir. Bu şuna benzer: Bir insana ismiyle hitap edildiğinde, o kişinin saçından tırnağına kadar her yeri o ismin içindedir ve uzuvlarının hiç biri ayrıca anılmaz. Başı da, kolu da, ayağı da o ismin içindedir. İşte, Allah dendiği zaman da durum budur. Orada ne kâinat, ne kul, ne de başka bir şeyin adı geçmez. “ Hû ” (O) dendiğinde ise Allah lafzı da kaybolur.
Ama iş kesrete geldiğinde, o zaman saç, baş, kol, bacak, tırnak birbirinden ayrılır ve her biri kendi adıyla anılmaya başlanır. Kendi adıyla anılmaya başlandığında da hiç biri, tümü ifade edemez olur.
<< Bir Önceki Bölüme Dön | Başa Dön | Bir Sonraki Bölüme Geç >>