YANSIMALAR
TOPLULUĞUNA
sitemize verdiği
destek için

TEŞEKKÜR EDERİZ
  Kitaplar > Kitaplardan Seçme Tümceler
 Sf :  15 / 20
 

 

  • İnsân , başı " Mîm ", sonu " Nûn" olunca, " Nûr "a kavuşur. Müslümân kelimesindeki " Sin" bu iki harfi birleştirir. " Sin " de " Vav " gibi, zuhûr âleminden çıkacak olan bir bağlantı harfidir. Aradaki " Lâm" yâni, " istidât-ı külli " ; " akl-ı küll "e kadar uzanır. İkinci " Mîm ", " Nûn "un " Elif "te tecellisini sağlar. İşte " Müslümân " bu demektir.
  • Dinin temeli, gönül kırmamak, gönülden ayrılmamak, çalışkan , güler yüzlü ve iyi niyetli olmaktır. Gerisi, " lâf-u güzâf "tır.
  • İnsân-ı kâmil 'e imân etmeden, doğru yolu bulup " Müslümân " olmak mümkün değildir.
  • Bir insân, hangi peygamberin hûy larıyla huylanmışsa, O'nun dinine mensûbtur.
  • Müslümân , selâmete çıkmış, kurtulmuş demektir. Selâmete çıkmak, kendini bağlayan, düşünce bağları nı koparıp, " Hürriyet "e kavuşmak, onu vicdân ında bulmak demektir.
  • İslâmiyet'in aslı " insânlık "tır.
  • Dinde " terakk i", hiçbir zaman durmaz.
  • İslâmiyet, Emeviler devrinde dejenere edilmiştir.
  • İslâmiyeti iki grup mahvetmiştir ; bunlardan birincisi " Emeviler ", ikincisi de " Moğollar "dır.
  • " Gadirhum " vakasında Muhammed , Ali 'nin elini kaldırıp, " Ben kimin mevlâ'sı isem, Ali de onun mevlâ'sıdır ." Dediği hâlde, beşer bu emre karşı gelmiş ve " Ehli-i Beyt " ile savaşarak, onları öldürmüşlerdir. Alevi Sünni çatışması, o zamandan beri devam ede gelmiştir.
  • Milletler, ya " zulûm " yüzünden veya " sefahât " sebebiyle geriler ve batarlar. Müslümân milletlerin gerileyişi ve batışı da bundan olmuştur.
  • Demokrasi denen sistem, bir nevi " icmâ-i ümmet " uygulamasıdır. Yâni toplumun fikri ne ise, o uygulanır demektir. Çünkü, Vahdet 'in aynası " kesrettir ".
  • Kur'ân, "oku" diye başlamışken, okumayı bir yana bırakıp, hattâ, okumanın karşısında olup, hayali bir cennet peşinde koşmak, yahut, zihinde yaratılan bir " ilâh-ı mec'ûl "e tapmak müslümânlık değildir.
  • İnsân, şeriâtteki bir rûmuz u veya bilmeceyi çözüp, onun hakîkatini anladığı zaman, " Hür " yâni, " azâdeser " olur ve taklit ten kurtulur.
  • Şeriât , esas olarak " ecnebi "ler içindir. Ecnebi'ler Allah'a karşı ' yabancı ' kalıp " cünûb " olmuşlardır. Allah'a imân edenler ise, yabancılıktan kurtulup, O'nunla " halvet " olmuşlardır. " Mü'min mü'minin aynası " olduğuna göre, karşısındakini yabancı gören bir mü'min , aslında kendini ' yabancı ' görüyor demektir.
  • Gerçek ibâdet , kuldan kula hizmet tir.
  • Şeriat, yabâni olan beşeri, ehilleştirmek için takılan bir ' yular ' gibidir. Beşeri zora sokup, o yulara alıştırdıktan ve eğitip, ehilleştirdikten sonra, yularının çıkarılmasında bir mahzûr yoktur.
  • Tasavvuf ehlinin bir kısmı , hakîkat 'ı, bir kısmı ise , mârifet 'i öne alıp, diğerini bir sonraki aşama olarak mütalaa eder. Aynı şekilde, " Hazret-ül cem " ve " cem-ül cem " mertebelerinin sıralarını da değiştirenler vardır. Bu bir " zevk " meselesidir.
  • " Tasavvuf , " yâr " olup, " bâr " olmamaktır,
    " Gül-ü gülizâr " olup " hâr " olmamaktır."
  • " Lâmelif ", ' nefy-ü isbât 'ın remzidir.
  • Mârifet ten gaye, sûretler içinde, sûretsizi bulup, putperestlikten kurtulmaktır.
  • Allah iki yolla bilinir ; bunlardan biri " mârifetullah" diğeri de " muhabbetullah " yoludur. Mârifetullaha ilimle , muhabbetullaha ise, " aşk "la " sevgi " ile varılır.
  • " Tesniye "de bilinen " iki "den biri, 'halkîyet' , diğeri ise ' Hakkîyet 'tir. " Teslis "de birleştirilen " üç" bilinen ise : ' Halkîyet ', ' Hakkiyet' ve ' ervâh 'tır. Eğer 'bilinmeyen'i de bulur ve bu dördü , kendimizde birleştirebilirsek, o zaman, " Rub-u meskûn " oluşturulmuş olur. Bu dördü, beşe çıkarmakla da " hazerat-ı hamse-i ilâhi "ye geçilir.
  • Kur'ân 'da, " muhkemât " ve " müteşabihât " olmak üzere iki nevi âyet vardır. Bunlardan, " muhkemat " olanlar " afâk "ta, " müteşabihât " olanlar ise, " enfüs "tedir.
  • " İkra " kelimesinde, biri başta, diğeri sonda olmak üzere, iki tane " elif " vardır. Sondaki " elif" ' hamze 'lidir. Baştaki " elif ", zuhûrdaki Vücûd 'a işarettir ve uzun elif 'tir... Bedenimize tekabül eder... " ikra " oku demek olduğuna göre, bu ilk 'elif ' henüz okumamıştır. Okuduğu zaman "Kaf " hazinesinden ' inayet ' gelecek, Halkiye t ve Hakkiyet evrelerine terfi ederek, önce " kef " olup, kevnuniyet kazanacak, sonra da incelip " Râ" olacaktır. Bu " Ba "nın önce yirmi, " Kef" ; sonra da ikiyüz "Râ" olması demektir. Bundan sonra, ondan ikinci bir "elif " daha çıkacaktır ki, bu da onun, " âhiret çocuğu "dur. " Hamze " denen ' kıvrık elif' budur ve kalb 'te bulunur.
  • Kur'ân , umuma nâzil olmuştur ; her okuyan, ondan kendi seviye ve anlayış ına göre nasib ini alır.
  • " Bakara" (sığır) sûresi, yirmi sayfadan fazladır ve " cim " seviyesindeki insânların durumunu gösterir. Bunlar , yeme , içme, barınma ve üreme dışında bir şey düşünmeyen kimselerdir. Beden, tabiattan gelmiş olduğu için, tabiata daha yakındır . Beşer seviyesi ndeki insân , tasavvufi anlamda " sığır "dır.