YANSIMALAR
TOPLULUĞUNA
sitemize verdiği
destek için

TEŞEKKÜR EDERİZ
  Kitaplar > Kitaplardan Seçme Tümceler
 Sf :   1 / 20
 

 Birinci Kitaptan Seçme Tümceler

   

  • Allah,Zâtında , Hüsn-ü mutlak , Hayr-ı mahz , Bahr-ı âma diye anılır.
  • Şey, zâtın ism-i zâhir'le zuhûrudur.Şeyin zuhûru, kelâmla olmuştur, kelâm ise sıfâttır.
  • "Âdem oğullarına mükerremiyet verdik" (17/70)
  • "İnsânı en güzel sûret te yarattık." (95/4)
  • "Her şeyi ona müsahhar kıldık."(45/13)
  • "Allah olmasaydı, insân bulunmazdı,
    İnsân olmasaydı, Allah bilinmezdi."
  • Kâinat, sıfâttan yâni elbiseden ibarettir.
  • Kâinatta dağınık olarak bulunan akıl , zât'ı olarak lâtif olan insânda toplanmış ve insân bu akılla, hem kâinatı, hem kendini, hem de Allah'ı bilmiştir.
  • Allah'la dost olanın korkusu kalmaz: "Allahın velî 'leri için asla korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar." (10/62)

  • Allah dendiği zaman, hiçbir esmâ anılmaz, çünkü,O, " mecmû-ûl esmâ ", yâni tüm isimlerin toplandığı mertebedir. "Hû" dendiğinde ise Allah lâfzı da kaybolur . Allah "ân " dadır ve zamandan münezzehtir.
  • Allah, "benim" deme hakkına haiz yegâne varlıktır.
  • Âfak ve enfüs , "fûrkan" ve "kûr'ân " gibidir. Fûrkan, fark âleminde görülen, kûr'ân ise iç âlemde okunan demektir.
  • Allah , tenzih te, kâinat ise teşbih tedir.
  • Hûve , tasavvufta karşıtı bulunmayan yegâne mertebedir. Diğer tüm mertebelerin karşıtı vardır. Örneğin, "Ahad" ın karşıtı " Vahid " , " Allah " ın karşıtı " kul " ," Rabb " ın karşıtı " merbûb , " Hakk " ın karşıtı " halk " vb.
  • Hûve, bisûkûn mertebesidir.
  • " Ahadiyet-ül ayn " veya " taayyünü evvel " in " uruç " taki karşılığı " mâkam-ı mahmûd " dur. Zât iken Ahâd olan Allahın, bir mertebe inmekle, Ahad ve Vahid diye kendi içinde kendine yansımasıyla, kendine kendinden bir ayna yarattığı mertebedir.
  • Mastar ile ' mastar-ı mîmi 'nin vahdeti Allah, yahut ' mastar-ı gayri mîmi 'dir. ( kâinat ile insânın birleşmesi Allahtır .)
  • Allah'ın birliği, aynen bir incire benzetilebilir ! İncir de birdir, ama, içinde binlerce incir ağacı meydana getirebilecek çekirdek bulunan " Bir " dir. O çekirdeklerin her biri, ileride birer incir ağacı meydana getirecek ve o bir'in kesretini oluşturacaktır. İşte kûr'ân'da geçen "incir" (95/1) budur. Bu incirin yeri ise Ulûhîyet piramidinin zirve noktasıdır.
  • Allah denilen varlık, bir " sâhip " tir. Sâhip ise sohbet edilen dost , yâni insân-ı kâmil 'dir. Bu insân, görünmeyenin tam aynası olan Ahmed'tir.
  • Rabb , Allahın her zerrede mürebbilik sıfâtıyla meydana çıktığı mertebedir.
  • Hakk , bir iken, tüm hayâllerde "kuvva " (kuvvetler) halinde, esmâ tahtında (değişik isimlerde) göründüğü ve hepsini kendinde topladığı, "insân-ı kâmil" ( Âdem-i mâna ) mertebesidir. Bu mertebe, kökleri yukarıda, dalları aşağıda olan ve " tûba-ağacı " diye adlandırılan mertebedir.
  • Allah'ın dış âleme akseden nûr 'una Rahmâniye t, gayb âlemindeki Mûhammed'in nûruna ise Rahîmiyet denir.
  • Âlem kelimesi, alâmetten gelir.
  • Bir insân için en yüksek mertebe acziye t'tir.
  • İsm-i âzâm Allah'tır : Elif harfi kaldırılırsa geriye, " Lillâh " kalır, bunun bir " lâm " ı alınırsa, geriye " Lehû " kalır. İkinci " lâm " kaldırılırsa, geriye, " Âh " kalır. İkinci " elif " te kaldırılırsa, geriye " " kalır.
  • " Tenzih " , nezâhet, temizlik, pâklık, sâflık demektir.
  • O'nu dünyadayken görmek lâzımdır. Nerede görülecektir ? Tabii ki en mükemmel yaratık olan insânda. Hangi insânda ? Allah'ın adını verdiği 'İnsân-ı kâmil'de.
  • Allah'ı sadece " tenzîh " te kabul eden din " Mûsevîlik " tir. Onun için Mûsevîlikte " şeriât " ten başka bir şey yoktur.
  • Mühr-ü Süleyman , Allah'ın altı yönden münezzeh olduğunu gösterir.
  • Şeriât , yâni sünnetullah , ilâhi ahlâk düzenidir.
  • Tenzih'te halkiye t ve Hakk 'iyet biri birinden tamamen ayrılmıştır. Mûsa, Allah'n ancak sıfâtî tecelli sine, yâni kelâm la tecellisine mazhar olabilmiştir. Çünkü, esmâ ve sıfât'tan geçmeden zât'a ulaşılamaz.
  • Şeriât tenzîh, Hakîkat ise teşbîh esasına dayanır. Şeriât, teşbih'i tenzîh'te, Hakîkat ise tenzîh'i teşbîh'te arar...Şeriât, kendisi dışta, yâni teşbîh âleminde olduğu için, içi yâni tenzîh'i arıyor, Hakîkat ise tersini.